...

Psikoloji Bölümü

Zihin beden bütünlüğü

''ZİHİN-BEDEN BÜTÜNLÜĞÜ''

 

         Zihni olan bir bedene mi sahibiz yoksa bedeni olan bir zihne mi? Beden ile zihin nasıl bir araya gelip benliği oluşturur? Zihnimizden geçen duygu ve düşüncelerle bedenimizle yaptığımız hareketler arasında nasıl bir uyum ya da uyumsuzluk vardır? Peki ya hiç düşünceniz ve davranışınızın tamamen birbirine zıt olduğu bir olay yaşadınız mı? Yani iki farklı kaptana sahip, uçsuz bucaksız denizlerde savrulup duran bir gemi gibi hissettiğiniz oldu mu? Yıllardır süregelen bu sorulara Descartes  ‘Her zaman, her yerde ve ne koşulda olursam olayım düşünen bir ben varım’ diye özetleyebileceğimiz şekilde yanıt vermiştir.  Yani düşünen bir varlık olduğum için var olduğumu anlarım.

         21 Kasım 2020 tarihinde Psikoloji Bölümü hocalarımızdan Dr. Öğr. Üyesi Nilgün Türkileri tarafından NEVSEM bünyesinde gerçekleştirilen seminerde ruh ile bedeni her ne kadar bir bütün olarak algılamaya çalışsak da yukarıdaki soruların henüz basit bir yanıtının olmadığı tartışıldı. Ayrıca, ‘ruh’ sözcüğünün farklı diller ve çağlardaki karşılıklarının etimolojik yapılarına da değinilerek o dillerde hangi anlamlara karşılık geldikleri, bu anlamların birbirleriyle ortaklaşan ve farklılaşan yönleri gibi noktalarla ruh/bilinç/beden arasındaki ilişki hem temel yönleriyle hem de daha derinlemesine ele alındı. Kavramların tarih içerisinden bir dilden diğerine geçtiğinde nasıl şekil değiştirdikleri vurgulanarak, günümüzde beden-zihin dualizmi konusuna felsefî açıdan agnostik (tarafsız ve meraklı) bir bakış açısıyla yaklaşmanın iyi bir seçenek olacağı tartışıldı. Modern psikoloji ve sinirbilimde ise ruh (zihin) ile bedenin ayrı ayrı tedavi edilemeyeceği gerçeğindeki uzlaşıdan bahsedildi. Bu noktada, beden ve zihin birbirlerinin tamamlayıcısı durumundadır:  ‘Hücrelerden nasıl kocaman bir ben oluşur?’ sorusu hala tartışmaya değer bir soru olsa da parça bütünden bağımsız değildir. Platon’un da İlk Çağ’da dediği gibi “parça hasta iken bütün nasıl iyileşebilir”?

         Seminerde tartışılan konulardan bir diğeri ‘farkındalık’ oldu. Otomatik, hızlı ve niyetli olmayan davranışlar (yürümek gibi) ile amaca yönelik, yavaş ve otomatik olmayan davranışların farkı ortaya konuldu. Otomatik olarak yapılan nefes alma gibi hareketlerin an’ın ‘bilinçli farkındalığı’ içinde gerçekleştirebileceğimizden bahsedildi. Aynı zamanda beden-zihin bütünlüğü kapsamında bedenimizden gelen –örneğin, kendi kalp atışlarımız gibi içsel duyumlarımıza dair- sinyallerin farkındalığının bilişsel becerilerimize olan etkilerine dair güncel bulgulara yer verildi.

 

Tuğçe Pişkin

Psikoloji 1.sınıf öğrencisi